Yükleniyor...
Sevgili gezgin dostlarım, Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden biri olan Sur, 2008 senesinde çıkarılan Büyükşehir Kanunu’na istinaden Diyarbakır ilimize bağlı ilçe statüsünü kazanmıştır. Sur, Diyarbakır’ın en eski yerleşim yerlerindendir. Adını ise ilçe merkezini çeviren tarihi Diyarbakır surlarından almıştır. Sur, Dicle’nin kıyısında, Karacadağ lavları üzerinde kurulmuş, tarihi ve kültürel anlamda görenleri etkileyen muazzam bir yer. Güneydoğu’nun tam da ortasında yer alan Sur ilçesi, tarih boyunca sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Sur, tam da bu noktada sizlere, bu medeniyetlerden kalan izleri ve birçok eseri görme fırsatları sunmaktadır. Sur, tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde, milattan önce 7500 yıllarına kadar bölgede yerleşim yerlerinin varlığı tespit edilmiştir. İslamiyet’ten sonra, birçok Anadolu Beylikleri, Safeviler ve Memluk’ler burada hâkimiyet sürmüşlerdir. Osmanlı Devleti’nin Anadolu coğrafyasına hakim olması ile beraber 1515 senesinde SultanYavuz Sultan Selim tarafından fethedilmiştir.
Diyarbakır’a bağlı Sur İlçesi, Diyarbakır İlimerkez ilçedir. Ayrıca Diyarbakır Havalimanına da 7 km uzaklıktadır. İlçemizinİstanbul’a olan uzaklığı 1338 km olup ulaşım Ankara-Tarsus otoyolu ve D300Karayolları kullanılarak yapacağımız seyahat yaklaşık 16 saat sürmektedir. İlçemiz Ankara’dan ise 909 km mesafede bulunmaktadır. Sur İlçesi Diyarbakır’ın merkezilçelerinden birisidir. Çevre il ve ilçelerine toplu ulaşım araçları sürekliolarak hizmet vermektedir.
Sevgili gezgin dostlarım, tarihi Sur ilçesi, medeniyetlerin birçok zenginliğini, kültürel mirasını günümüzde de yaşatmaktadır. Uygarlıkların merkezi haline gelen Sur, bu tarihi dokusunu her türlü koşula rağmen koruyarak günümüze kadar ulaştırmıştır. Nitekim medeniyetler, kendilerinden önceki kültürel mirası korumuşlar ve kendilerinden de bir takım zenginlikler de katarak kendilerinden sonraki kuşaklara aktarmışlardır. Su ilçesi, bu anlamda tam bir “Açık Hava Yazıtlar Müzesi” olarak sizlere bu güzellikleri sunmaktadır. Sur’da her adım attığınız yer, gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Fakat sizler için mutlaka görmeniz gereken yerleri şu şekilde özetleyebilirim. Tarihi Diyarbakır Surları, Ulu Cami, Eski Diyarbakır Evleri, Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, Meryem Ana Kilisesi, On Gözlü Köprü, Deliler Hanı, Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han, Hz. Süleyman Cami, Nebi Cami, Şeyh Muhtarlar Cami, Behram Paşa Cami, İskender Paşa Konağı, Zerzevan Kalesi, Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, Ziya Gökalp Müzesi, Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Mar Petyun Keldani Kilisesi.
Diyarbakır Sur’da bulunan ve Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun suru olarak nitelendirilen Diyarbakır Surları’nın tarihi, yaklaşık olarak milattan önce 9. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Surların ilk olarak kimler tarafından yapıldığı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Diyarbakır Surları, iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. İç kalenin bazı kaynaklara göre bölgedeki ilk yerleşim yerinin merkezi olduğu ifade edilmektedir. Milattan önce iki binli yıllarda bölgede Hurrilerin yaşadığı ve buranın kale surları tarafından çevrili olarak kullanıldığı bilinmektedir. Fakat 9. yüzyılda bölgede Bit-Zamani kabilesinin yaşadığı ve bu surları onararak kullandığı bilgisi aktarılmaktadır. Kale, iç ve dış kısımdan oluşmaktadır. İçinden dışarıya açılan dört adet kapı mevcuttur. Bunlar; kuzeyinde Dağ Kapı, batısında Urfa Kapı, güneyinde Mardin Kapı ve doğusunda Yeni Kapı. İç Kale’de yapılan arkeolojik kazılar ile Virantepe olarak isimlendirilen, geçmişi 13. yüzyıla kadar dayanan tarihi Artuklu Sarayı bulunmuştur.
Anadolu’da en eski cami olma özelliğine sahip olan Ulu Cami, Diyarbakır Sur merkezinde bulunmaktadır. Diyarbakır hâkimiyetini sağlayan Araplar tarafından 639 yılında, Martoma Kilisesi olan bina camiye çevrilmiştir. Ulu Cami, aynı zamanda İslam’ın 5. Haremi Şerifi olarak kabul edilmektedir. Cami avlusunda, sibernetiğin kurucularından olan ünlü bilim insanı El Cezeri’nin yapmış olduğu güneş saati bulunmaktadır.
Geleneksel konutlar, ibadethaneler ve benzeri yapılar, Diyarbakır Sur’da oldukça dikkat çekmektedir. Eski Diyarbakır Evleri, turizm açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Restorasyonu yapılan evler, kafeler, restoranlar gezilip görülmeye değer.
Cami Kebir Mahallesinde bulunan Şair Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, şairin doğduğu, büyüdüğü ve önemli eserleri yazdığı evdir. “Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.” diyen ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın anısını yaşatmak ve gelecek nesillere şairi daha iyi tanıtabilmek adına bu ev 1973 senesinde müzeye dönüştürülmüştür. 2011 senesinde restore edilmeye başlanan müze, 2013 senesinde 18 Mayıs Müzeler Haftasında ziyaret almaya başlamıştır. Şair Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi’nde, şaire ait kişisel eşyalar, el yazısı ile yazılmış bazı eserler, kendisi ve ailesine ait fotoğraflar ve kitaplar sergilenmektedir. Müzenin bahçesinde yer alan kafeteryada çayınızı içebilir ve kitap okuyabilirsiniz.
Diyarbakır Sur’da bulunan Meryem Ana Kilisesi, M.S. 3. yüzyılda yapılmıştır. Günümüze gelene kadar birçok onarımdan geçen kilisenin mihrabı Bizans Dönemi’nde yapılmıştır. Roma Dönemi’nden kalan kapısı ise oldukça dikkat çekmektedir. Kilisede Hristiyanlarda aziz sayılan bazı din adamlarının mezarları bulunmaktadır. Süryani Kadim Kilisesi’nin en güzel örneklerinden biri olan Meryem Ana Kilisesi, iki adet avludan oluşmaktadır.
Halk arasında “On Gözlü Köprü” olarak bilinen Dicle Köprüsü, kesik kemerler üzerine yapılan ve Dicle Nehri üzerinde bulunan çok uzun ve genişçe bir köprüdür. Köprünün güney tarafında yer alan kitabede 1064 senesinde yapıldığına dair bilgi bulunmaktadır. Mervanoğulları döneminde Kadı Ebul Hasan Abdulvahid tarafından yapılan köprünün mimarı Ubeyd’dir. Fakat bazı araştırmacılar bu kitabedeki bilgilerin onarım bilgilerine ait olduğunu ve köprünün aslında daha eskiye dayanan bir geçmişinin olduğunu ifade etmektedirler. Köprünün güney tarafında Selçuklu ve Artuklular’da görülen aslan kabartması bulunmaktadır. Bu kabartmaya benzer örnekler, Diyarbakır Surları’ndaki Mardin Kapısı ve Harput Kapısı’nda da görülmektedir.
Diyarbakır Sur’da yer alan bir başka han da Deliler Hanı’dır. Han, aynı zamanda Hüsrev Paşa Hanı olarak da bilinmektedir. 1527 senesinde Osmanlı Beylerbeyi olan Deli Hüsrev Paşa tarafından yapılmıştır. Hacı’ya gitmek isteyenlere rehberlik yapan delilerin (velilerin) burada konaklamasından dolayı adı “Deliler Hanı” olarak anılmasına sebep olmuştur. Selçuklu Dönemi kervansaraylarının en güzel örneklerinden biri olan Deliler Hanı, aynı zamanda Osmanlı’nın kuruluş dönemlerine ait mimari özellikleri de yansıtmaktadır. Bölgede yaygın olarak kullanılan siyah taş ve moloz taşlardan yapılan han, ziyaretçilerinin oldukça dikkatini çekmektedir.
Ulu Cami’nin doğusunda bulunan Hasan Paşa Hanı, Osmanlı Döneminde bölgede vali olarak görev yapan “Vezirzade Hasan Paşa” tarafından yaptırılmıştır. 1573 senesinde yapılan han, iki katlı olarak yapılmıştır. Hanın tam ortasında genişçe bir avlu yer almaktadır. Avluda sütunlar ve üstünde de kubbesi olan bir adet şadırvan yer almaktadır. Güzel ve tarihi dokusuyla sizleri cezbeden Sur’da yapacağınız gezi öncesinde Hasan Paşa Hanı’nın bu tarihi dokusunda güzel bir kahvaltı yapabilir ya da burada dinlenebilirsiniz. Ayrıca hediyelik eşyalar alabilir ve burada dinlenerek bu güzel tarihi dokunun tadını çıkarabilirsiniz.
Nasiriyye, Meşhed, Murtaza, Kale gibi çok farklı isimler ile anılan Hz. Süleymaniye Cami, 1155-1160 seneleri arasında, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından yaptırılmıştır. Diyarbakır Surları’nın iç bölümünde bulunan caminin en önemli özelliği, Hz. Ömer zamanında Diyarbakır fethinin buradan başlaması olmuştur. Hz. Süleyman Cami’nin hemen yanında Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ve Diyarbakır’ın fethi sırasında şehit düşen sahabelerin mezarlarının bulunduğu “Meşhed” yer almaktadır. Sahabelerin ve şehitlerin burada yer alması, birçok kişinin ziyaret ettiği ve ibadetlerini gerçekleştiği bir yer olarak önemini korumaktadır.
Sur’da bulunan bir diğer tarihi cami ise Nebi Cami’dir. Akkoyunlular zamanında yapılan Nebi Cami, taş örülmüş ve tek kubbelidir. Minaresinde Peygamberimizden bahsedilen kitabelerin bulunmasından dolayı “Peygamber Cami” olarak da anılmaktadır.
Dört ayaklı minareye sahip Şeyh Muhtarlar Cami, 1500 senesinde Akkoyunlu döneminde Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Şeyh Mutahhar’ın mezarının burada olmasından dolayı camiye onun adı verilmiştir. Bazı kaynaklarda Şeyh Matar ve Kasım Bey Cami olarak da ifade edilmektedir. Caminin en önemli özelliklerinden biri de dört ayaklı minareye sahip olmasıdır. Dört adet taş sütun üzerine inşa edilen minare, Anadolu’da dört ayaklı olan tek minaredir. Dört ayağın her biri, İslam’da hak mezhepler arasında yer alan dört mezhebi işaret etmektedir. Bölgede yaygın olarak bilinen bir inanışa göre bu minarenin altından yedi defa geçen birinin dileğinin kabul olacağı söylenmektedir.
Sur’da yer alan İskender Paşa Konağı, Osmanlı Döneminde vali olan İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1551’de yapılan konak, tarihi dokusuyla dikkatleri üzerine çekmektedir. Konağın bahçesinde bulunan 400 senelik çınar ağaçları, konağı daha cazip hale getirmektedir. İskender Paşa Konağı’na gelen ziyaretçiler, bu güzel mekânda kahvaltı yaparak bu ortamın keyfini çıkarmaktadır. İskender Paşa Konağı, Diyarbakır’da tescil edilmiş 446 adet mekândan biridir.
1564 senesinde yapımına başlanan Behram Paşa Cami, Osmanlı valisi Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu cami, Mimar Sinan’ın “Tuhfetül Mimarinde” isimli eserinde de bahsedilmiştir. Kesme taştan yapılan Behram Paşa Cami, tek kubbelidir. İç ve dış süslemeleri bakımında Diyarbakır’da bulunan taş işçiliği en zengin yapılardan bir tanesidir. Cami duvarlarında 16. yüzyıl çini süslemeleri bulunmaktadır.
Sülüklü Han, hemen Sur ilçe merkezinde ve Hasan Paşa Hanı’nın hemen arka tarafında bulunmaktadır. Kazancılar Hanı olarak da bilinmektedir. 1683 senesinde Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılan Sülüklü Han, bölgenin yöresel taşlarından siyah bazalt taşından inşa edilmiştir. Sülüklü Han, ismini bahçesinde bulunan kuyunun içinden bazı hastalıkların tedavisi için çıkarılan sülüklerden almıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Sülüklü Han, atlı birliklerin karargahı olarak da kullanılmıştır. 3 katlı kapalı alan ve genişçe bir avluya sahip Sülüklü Han, bölgede ziyaretçilerin en çok uğradığı yerlerden biridir.
Kültürel bir peyzaj olan Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, iki ana bölümden oluşmaktadır. Diyarbakır Kalesi, yaklaşık olarak yedi bin yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri, bölgede hüküm süren medeniyetlerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tarım arazisi olarak kullanılmış ve bu yapı, günümüze kadar hiç bozulmamıştır.
Ünlü yazarlarımızdan olan Ziya Gökalp, 1876 senesinde dünyaya gelmiştir. 1806’da bölgenin yöresel taşlarından olan bazalt taşından inşa edilmiş bu eve, 1824 senesinde ailesinin taşınmasından dolayı Ziya Gökalp, yaşamını bu evde sürdürmüştür. Günümüzde müze olarak kullanılan evde, Ziya Gökalp’e ait şahsi eşyalar ve bazı belgeler sergilenmektedir. Sur ilçesinde yer alan Ziya Gökalp Müzesi, hem edebiyatçıların, hem de birçok kişinin mutlaka ziyaret ettiği, dikkat çeken bir müzedir.
Surp Giragos Ermeni Kilisesi, 1515 senesinde inşa edilmiştir. Fakat 1880 senesinde yakılarak tamamıyla kullanılmaz hale gelen kilise, 1883’de tekrar inşa edilmiştir. Gotik tarzda inşa edilen Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin 5 katlı bir çan kulesi bulunmaktadır. Oldukça ilgi çekici bu ibadethane, oldukça geniş ve görkemli bir şekilde ziyaretçilerinin dikkatini çekmektedir.
Mar Petyum Keldani Kilisesi, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yer alan bir Katolik kilisesidir. Mar Petyum Keldani Kilisesi, Diyarbakır’da etkin kiliseler arasında yer almaktadır. Günümüzde Mar Petyum Keldani Kilisesi, aktif olarak hizmet vermektedir. Yaklaşık olarak Katolik mensubu on aileye hizmet veren kilisenin papazı bulunmamaktadır. Süryani Kilisesi’nde görev yapan papaz, ayda bir sefer Mar Petyun Keldani Kilisesi’nde görevlendirilmektedir.
Muhteşem bir tarihsel zenginliğe, zerafetin zirvesine ulaşan sanatsal mimariye, harikulade eserlere, tarihin gizemli sayfalarına tanıklık eden Sur’a yelken açın, huzurla, güzelliklerle, sağlıcakla ve elbette hep Murat Ak Seyahat ile kalın.
Not: Ele aldığımız her konuyu, her bir ince detayı ile özenle seçtiğimiz görseller eşliğinde sizlere titiz bir çalışma ile aktarmaya çalışıyoruz. Çünkü bizim için kalite, bizim için sizler çok değerlisiniz. Seyahatte, kültürde, tarihte, sanatta her daim rehberiniz Murat Ak Seyahat olsun.
Eğitmen A.
26 05 2021 : 21 43Şehmus Altunkaynak
27 05 2021 : 12 39