Yükleniyor...

INDEX (Tıklayarak ilgili içeriğe kolaylıkla ulaşabilirsiniz) 

DOĞUYA AÇILAN KAPI: ELAZIĞ

5.000 YILLIK KENT: HARPUT

MÜTHİŞ BİR DOĞA MUCİZESİ: BUZLUK MAĞARASI

ŞEHRİN HAFIZASI: ELAZIĞ ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

380 SENELİK ATA MİRASI: SULTAN 4. MURAT CAMİ

AKKOYUNLULAR’DAN KALAN 557 SENELİK İBADETHANE: SARA HATUN CAMİ

ARTUKLU MİRASI: MANSUR BABA TÜRBESİ

ŞİFA KAYNAĞI: DABAKHANE

MİMARİ BİR ŞÖLEN: ŞEFİK GÜL KÜLTÜR EVİ

GÖSTERİŞLİ BİR ALIŞVERİŞ NOKTASI: PARK YİRMİÜÇ

URARTULAR’IN MİRASI: BAŞI DUMANLI HARPUT KALESİ

18 ASIRLIK İBADETHANE: MERYEM ANA KİLİSESİ

SELÇUKLULAR'DAN GÜNÜMÜZE: ARAP BABA TÜRBESİ

EĞRİ GÜZELLİK: ULU CAMİ

MUAZZAM BİR KÜLTÜR MİRASI: ÇAYDA ÇIRA

BİNBİR ÇEŞİDİYLE: KAPALI ÇARŞI

EKONOMİSİYLE KADİM ŞEHİR: ELAZIĞ

YÖRESEL BİR ZENGİNLİK: ELAZIĞ MUTFAĞI

LEZİZ TAŞ EKMEĞİ:

FARKLI BİR TARİF: GÖMME:

MEŞHUR HARPUT KÖFTE:

PATENTLİ TESCİLLİ: ORCİK

VAZGEÇİLMEZ BİR EFSANE: ÇEDENE KAHVESİ

HER ARANILANIN BULUNDUĞU BİR ALIŞVERİŞ

EL AZİZ ŞEHİR: ELAZIĞ’A YELKEN AÇIN

EL AZİZ ŞEHİR: ELAZIĞ

Sevgili gezi severler, kıymetli macera tutkunları bu seyahatimizde tarihin, kültürün, sağlığın ve huzurun şehri; aziz şehir Elazığ’a gidiyoruz.

Geçmişten geleceğe medeniyetin ilk toprakları olan Mezopotamya’nın hayat kaynağı olan “Fırat” ve “Dicle” nehirlerinin anavatanı, sayısız medeniyetin doğum merkezi, güzel yurdumuz Türkiye misali 3 tarafı sularla çevrili ve bereketli topraklarıyla kültür mirası Elâzığ.

NAM-I DİĞER:“Elaziz”.

Coğrafi olarak Yukarı Fırat Havzası’nda bulunan Elâzığ’ın tarihi, arkeolojik buluntulara göre yaklaşık M.Ö 10.000’li yıllara dayanmaktadır. Kuzey, batı ve güneydoğusunda “Keban” ve “Karakaya” baraj gölleriyle sarılan ilimizin ayrıca güneydoğusunda “Hazar Gölü” bulunmaktadır. Sivrice ilçesinde bulunan “Hazar Gölü” ve “Hazar Baba Dağı” sebebiyle hem yaz hem kış turizmi yapılabilmektedir.

Ankara -Elazığ Rotası

İstanbul- Elazığ Rotası

İzmir- Elazığ Rotası

Elazığ Havalimanı – Elazığ Merkez Rotası

ULAŞIM

YER

UZAKLIK KİLOMETRE

UZAKLIK SÜRE

ANKARA

790 km

09 Saat 18 dakika

İstanbul

1.219 km

13 Saat 44 dakika

İzmir

1.311 km

15 Saat 45 dakika

Elazığ Havalimanı

27,2 km

37 dakika

Elazığ Tren Garı

10,8 km

20 dakika


DOĞUYA AÇILAN KAPI: ELAZIĞ

Anadolu’nun doğuya açılan kapısı Elâzığ. Tepesinde tarihin dönemlerine şahit olan “Harput”uyla, Dicle ve Fırat nehirlerinin kucakladığı şehir “Ma-mûretü’l Aziz”. Elâzığ yapısı itibariyle çevre illerden göç alan bir konumdadır. Öyle ki, göç edenler ilk zamanlarda geldikleri yerin coğrafyasını oluşturmuştur. Şehrin doğusunda Bingöl, güneyinde Diyarbakır ve kuzey kısmında ise çoğunlukla Tunceli’den gelenler ikamet etmektedir. Şehrin ilk yerleşim yeri Harput mahallesidir. Osmanlı döneminde insanlar Harput’tan şehir merkezine doğru inip yerleşmeye başlamıştır. İl merkezini asıl yerleşim merkezi olduktan sonra Sultan Abdülaziz’e atfen şehrin adı “Ma-mûretü’l Aziz” yapılmıştır. Daha sonra şehrin adı “Elâzığ” olarak değişmiştir. Elazığ’ın 10 ilçesi bulunmaktadır.

5.000 YILLIK KENT: HARPUT

Şehrin kuzeyinde bulunan, merkezine 3 km mesafede bulunan Harput yerleşkesinin tarihi “Paleolitik dönem”e kadar gitmektedir. Bulunduğu yer açısından Elâzığ Ovası’na tepeden bakan ve hâkim konumda olan Harput, tarih boyunca gözde bir yer olmuştur. Manası “Taş Kale” olan Harput, korunaklı ve kayaç bir yapıya sahiptir. Bazı kaynaklarda ilk sahipleri “Hurriler”dir. Daha sonra “İşuva” olarak adlandıran “Hititler” ve “Supani” olarak adlandıran “Urartular” yerleşmiştir. Kentleşmenin Urartular döneminde başladığı Harput’ta “Pers”, “Roma”, “Bizans”, “Selçuklu”, “Anadolu Beylikleri” ve son olarak “Osmanlı” egemenliğine girmiştir. Harput’ta yapılan kazı çalışmalarında hemen her dönemden eserlere rastlanılmıştır. Harput; günümüzde Elâzığ halkının ve turizm için şehre gelenlerin en uğrak noktalarından biridir. Harput, aynı zamanda şehre olan manzarasıyla havaların sıcak olduğu dönemlerde yöre halkının sıklıkla piknik yapmak ve zaman geçirmek için gittikleri bir yerdir. Yerleşkede “Harput Kalesi”, “Tarihi Roma Mezarları, “Meryem Ana Kilisesi”, “Sare Hatun Cami” ve tarihi, kültürel ve dini eserler bulunmaktadır.

MÜTHİŞ BİR DOĞA MUCİZESİ: BUZLUK MAĞARASI

Güzelliğiyle göz dolduran Buzluk Mağarası; kış aylarının sıcak yaz aylarının ise soğuk geçtiği hatta yaz aylarında içinde buz sarkıtlarının oluştuğu dünyada eşine az rastlanan bir doğa harikası mağaradır. Mağaranın derinliği 150 - 200 m civarındadır. Eskilerde yöre halkı yaz aylarında bu mağaradan topladıkları buzları satarak geçimlerini sağlamaktaydı.

ŞEHRİN HAFIZASI: ELAZIĞ ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

1965 senesinde “Harput Müzesi” olarak hizmet vermeye başlayan müze, 1982 senesinden itibaren şimdiki adıyla “Elâzığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Müzede “31.435” tane kayıtlı eser sergilenmektedir.

380 SENELİK ATA MİRASI: SULTAN 4. MURAT CAMİ

Sultan 4. Murat’ın 1635 senesinde yaptırdığı bir camidir. Cami, “anıtsal kültür varlığı” olarak tescillenmiştir.

AKKOYUNLULAR’DAN KALAN 557 SENELİK İBADETHANE: SARA HATUN CAMİ

1465 senesinde Akkoyunlu Devleti’nin hükümdarı olan Hasan Bahadır Han’ın validesi olan Sara Hatun’un yaptırdığı bir mescittir. İlk olarak 1585 senesinde onarılan cami, 1843 senesinde bugünkü yapısına kavuşmuştur.

ARTUKLU MİRASI: MANSUR BABA TÜRBESİ

Bir kadın, iki çocuk ve bir erkeğe ait toplamda dört sandukanın bulunduğu türbenin “Artuklu Hanedanı”na ait olduğu düşünülmektedir. Bölgede anlatıldığı kadarıyla “Şahende” isimli bir bayanın gördüğü rüyaya istinaden yapılan kazıda bulunan lahit ve 4 adet sandukanın bulunduğu dönemin şeyhülislamına iletilmiştir. Şeyhülislamdan gelen yanıt üzerine mezar taşında yazan “Mansur Baba” ismi verilmiştir.

ŞİFA KAYNAĞI: DABAKHANE

Şifalı bir su kaynağı üzerine 1988 senesinde yapılmıştır. Dabakhane’nin suyunun mineral zengini olduğu ve bağırsak, mide, karaciğer ve depresyona iyi geldiği bilinmektedir. Kaynağın suyunun ısısı 5 derece olup kokusuz, berrak, renksiz ve içme suyu kalitesindedir.

MİMARİ BİR ŞÖLEN: ŞEFİK GÜL KÜLTÜR EVİ

2005 senesinde restorasyonu yapılan ve 175 senelik bir geçmişi olan konak; günümüzde “müze ev” olarak hizmet vermektedir.

GÖSTERİŞLİ BİR ALIŞVERİŞ NOKTASI: PARK YİRMİÜÇ

2014 senesinden beridir hizmet veren AVM, Malatya yolunda bulunmaktadır. İçerisinde birçok markaya ait mağaza, yeme içme mekanları, sinema ve otopark bulunmaktadır.

URARTULAR’IN MİRASI: BAŞI DUMANLI HARPUT KALESİ

Urartular döneminde 8. yy’da yapılan kale, sert bir kaya üzerine inşa edilmiştir. Yapısı itibariyle kale, günümüze ulaşan nadir yapılardan biridir. Kalenin özgün yapısını korumasında Artuklular’ın kendine özel tadilatların etkisi bulunmaktadır. Yapılan kazılarda, kale içerisindeki yerleşke de gün yüzüne çıkarılmaya başlamıştır. Harput Kalesi, halk arasında “Süt Kalesi” olarak da bilinmektedir. Bir rivayete göre kalenin inşası sırasında yoğun bir kuraklık dönemi olmuştur. İnşaat için gerekli su bulunamayınca civardaki halkın sütü toplanmıştır. Toplanan süt; yumurta ve kireçle birlikte harç yapılarak kalenin inşası tamamlanmıştır. Bu rivayete istinaden halk arasında kale “Süt Kalesi” olarak da bilinir.

18 ASIRLIK İBADETHANE: MERYEM ANA KİLİSESİ

Anadolu’nun en eski kiliselerinden biri olan “Meryem Ana Kilisesi”; “Kızıl Kilise” ve “Yakubi Kilisesi” olarak da bilinir. M.S. 200’lü yıllarda yapıldığı düşünülen kilise, günümüze kadar ayakta kalan ender tarihi yapılardan biridir. Kiliseyi ilk olarak putperestlerin “tapınak” olarak yaptığı daha sonra ise “Süryaniler” tarafından kiliseye çevrildiği sanılmaktadır. Hatta kilise içinden kalenin iç kısımlarına giden bir yol olduğu da düşünülmektedir. Günümüzde ise kilisenin tadilatı yapılarak Süryani vakıflarından birine devredilmiştir. Halen kilisede ibadet yapılmaktadır. Harput Kalesi’nin dibinde kayaç bir yapı olduğunda kale ile iç içedir.

SELÇUKLULAR'DAN GÜNÜMÜZE: ARAP BABA TÜRBESİ

Türbenin girişindeki kitabeye göre Selçuklu döneminde inşa edilmiştir. Türbede vücudunun büyük bir bölümü mumyalanarak bozulmadan günümüze ulaşmış bir zat bulunmaktadır. Halk arasında “Arap Baba” olarak bilinen zatın türbesine her yıl yerli yabancı binlerce turist gelmektedir. Arap Baba’nın efsanesi şudur; Harput’ta bir yıl boyunca çok çetin bir kuraklık olur. Yere bir damla bile düşmez. Türbenin yakınlarında yaşlıca bir kadın rüyasında Arap Baba’nın kafasını kesilirse yağmur yağacağını görür ama rüya olduğundan kimseye bahsetmez. Ertesi gün rüyasında evinin taşlandığını görünce durumu zata bildirir. Bunun üzerine Arap Baba’nın kellesi kesilir. Bu olayın hemen akabinde 40 gün aralıksız yağmur yağar. Halk daha perişan olur. Yağmurdan selden. Rivayet o ki “Arap Baba” kadının rüyasına girer ve benim kellemi bedenime koy der. Kadın Arap Baba’nın kellesini bulur ve türbede bedeniyle buluşturur. Böylelikle yağmur kesilir.

EĞRİ GÜZELLİK: ULU CAMİ

Halk arasında “Eğri Minareli Cami” de denmektedir. Cami, Artuklular döneminde yapılmıştır. Cami mimarisi, Anadolu ve İran Selçukluları izlerini taşımaktadır. Cami minaresinin eğikliği, İtalya’da bulunan “Pisa Kulesi”nin eğikliğinden fazladır. Caminin ön tarafında da eğik bir dut ağacı bulunmaktadır. “Evliya Çelebi” ünlü seyahatnamesinde cami için şunları belirtmiştir: İçinde duanın kabul olduğu hepsinden büyük ve güzel eski bir cami. Sanatlı bir minaresi vardır.”.

Minarenin eğikliğinde de bir efsane vardır. Rivayete göre Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde, iki arkadaş oturmuş sohbet ederken biri diğerine dut ağacının secde edercesine eğilip kalktığını, diğeri de caminin minaresinin eğilip kalktığını gördüğünü söyler. İkisi de şok olmuşçasına oradan ayrılıp ahaliye durumu anlatmışlardır. Minare ve ağacın sırrı ortaya çıktığından beri eğik bir vaziyette durmaktadır.

MUAZZAM BİR KÜLTÜR MİRASI: ÇAYDA ÇIRA

Elazığ’ın simgesi olan “Çayda Çıra Oyunu”, Elazığ’ın tanıtımında ulusal ve uluslararası bir simge durumundadır. Oyunun aslı herhangi bir enstrüman olmadan “nanay” adı verilen türkü eşliğinde oynanır. Oyun ilk başlarda sadece kadınlar tarafından oynanmakta iken, günümüzde kadın erkek karışık oynanmaktadır. Her bir ekip üyesinin ellerinde bir tabak ve tabakların içinde mum ile oynanan oyun, Elâzığ düğün ve organizasyonlarının vazgeçilmezidir. Oyunun bir de hikayesi vardır. Efsanelerden birinde; Uluova’yı ortadan ayıran Harıngit Çayı'nın kıyısında kurulu bir köyde düğün vardır. Bu köyün ileri gelenlerinden birinin oğlu evlenmektedir. Yenilir, içilir, günlerce eğlenilir. Artık düğünün son gecesidir. Eğlence olanca coşkusu ve güzelliği ile devam etmektedir. Aniden ay tutulur. Bu olay pek hayra yorumlanmaz. Düğüne katılanlar bunu uğursuzluk olarak yorumlarlar. Davetliler tedirgin olur. Düğünün neşesi kaçar, coşkusu donar. Damadın annesi “Pembe Hatun”, bu duruma çok üzülür. Ne kadar mum varsa köyde toplatır, tabaklara dizer ve orada bulunanların ellerine tutuşturur. Kendisi de başa geçerek mumların ışığında oynamaya başlar. Çalgıcılar, hemen bu oyuna uygun bir müzik bulurlar. Davetliler coşar, eğlence devam eder. Böylece “Çayda Çıra Oyunu” ve melodisi ortaya çıkar.” Bugün Elazığ’da damat ve gelinin misafirlerin huzuruna çıkartılması ve güvey gezdirilmesi geleneğinin yerine getirilmesi esnasında bu oyun oynanmaktadır.

BİNBİR ÇEŞİDİYLE: KAPALI ÇARŞI

Şehir merkezinde bulunan “Çarşı”nın, iki adet kuzey-güney, dört adet doğu-batı giriş ve çıkışı vardır. Günün her vaktinde kalabalık ve hareketli olan bu tarihi pazar yeri, 1928 yılından beri hizmet vermektedir. Hemen hemen her çeşit yöresel ürünleri bulabileceğiniz bu tarihi mekânın içinde aynı zamanda “Balıkçılar Çarşısı” ve “Kasaplar Çarşısı” da bulunmaktadır. Kadayıf tatlısı ve künefe yapımı için kullanılan tel kadayıfı, özel pişirme saclarında taze olarak üretip satan kadayıfçı dükkanları da yine “Kapalı Çarşı” içinde bulunmaktadır. Tarihi Kapalı Çarşı’nın güney giriş-çıkış kapısından doğuya doğru uzanan sokakta, kalaycılığın yapıldığı ve bakırın elde işlenerek ürüne dönüştürülüp satıldığı dükkânlar bulunmaktadır. Sağlı ve sollu olmak üzere bakırcı ve kalaycı dükkanlarının bulunduğu sokak “Bakırcılar Çarşısı” olarak anılmaktadır.

EKONOMİSİYLE KADİM ŞEHİR: ELAZIĞ

Elazığ ili coğrafik özelliklerine göre sulak bir ova durumundadır. İlde tarım, hayvancılık ve sanayi bulunmaktadır. Verimli toprakları sayesinde ilde hemen her çeşit sebze yetişmektedir. Halkı bir kısmı tarım ve hayvancılıkla uğraşırken bir kısmı sanayide çalışmaktadırlar. “Vişne mermeri”, “krom fabrikası” önde gelen sanayi kuruluşlarıdır. 1967 yılında şehir merkezine Fırat Üniversitesi’nin kurulması, birçok kamu kurumunun bölge müdürlüklerinin de olması Elazığ’ı öğrenci ve memur yurdu haline getirmiştir.

YÖRESEL BİR ZENGİNLİK: ELAZIĞ MUTFAĞI

Elâzığ mutfak kültürünü, Harput kültüründen almıştır. 150’ye yakın yemek çeşidi olan ilde, 3 öğün yemeğin yanı sıra “kuşluk” ve “yatsılık” denilen “ceviz”, “pestil”, “orcik meyve” gibi sofralar da bulunmaktadır. Sofra adabından yemek çeşitlerine kadar halen geleneksel özelliklerini koruyabilen Elâzığ mutfağında; tarihi “Oğuzlar”a kadar uzanan “tutmaç”, “umaç aşı” “anamaşı”, “kara kavurma” gibi yemekler halen varlığını sürdürmektedir. Yemekleri saymakla bitmeyen bu şehre yemek kültürü için uğramak şarttır.

LEZİZ TAŞ EKMEĞİ:

Süt veya su, un ile bir hamur hazırlanır, hazırlanan hamurun içine yumurta kırılıp çırpılarak, cıvık bir hamur elde edilir. Bu hamur daha sonra ocak veya sacların üzerine bir kap ile dökülerek ince bir katman halinde ekmek yapılır. Yapılan ekmeğin üstüne de yağ ve şeker sürülerek yenilir. Yöre halkı şeker yerine “pekmez”i de kullanmaktadır.

FARKLI BİR TARİF: GÖMME:

Kepekli un, kıyma, ceviz, tereyağı, pul biber ve tuz ile yapılır. -Kepekli una bir miktar su ilave edilerek kulak memesi yumuşaklığında hamur yapılır. Diğer malzemelerle bir iç harç oluşturulur. Hazırlanan hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar alınıp tereyağı ile yağlanan tepsiye koyulur, harç içine dökülür ve fırına verilir.

MEŞHUR HARPUT KÖFTE:

Yağsız kıyma, kuru soğan, et ölçüsünde ince bulgur, yumurta, salça, tuz, baharat, isteğe bağlı maydanoz ve reyhan ile yapılan yemek. Harput köfte, Elâzığ halkının en çok sevdiği ürünlerden biridir. Bayramlarda ve özel günlerde, kadınların bir araya gelerek yaptıkları bu yemek, misafir sunumlarında da hazırlanır.

PATENTLİ TESCİLLİ: ORCİK

Elâzığ Valiliği tarafından coğrafi tescil ürünü alarak patentlenen “orcik”; daha çok “cevizli sucuk” olarak bilinir. Kış aylarında çay saatlerinin vazgeçilmez ürünü olan orcik, çerez yerine sofralarda yerini alır. Orcik, Elazığlılar’ın en çok tükettiği yöresel ürünlerden bir tanesidir. Yapımında ham madde olarak “dut” veya “üzüm” kullanılır. Çoğunlukla üzümle yapılan orcik, bağdan toplanan üzümlerin sularının sıkılmasıyla işleme başlanır. Suyu sıkılan üzüm, odun ateşinde kazanlarda kaynatıldıktan sonra kendine has bir mayalama yöntemi yapılır. Bu mayalamadan sonra tekrar kaynatılan üzüm suyu, bulamaç halini alır. İpe dizilen cevizler, bulamacın içine batırılıp çıkartılır ve kurumaya bırakılır. Daha sonra bu işlem 3 defa tekrarlanır. Tamamen kurutulan ürün, son halini alır ve orcik olur. Halk ayrıca orciğin yanı sıra dut veya üzümden yapılan “pestil” ve “ceviz içini” de çay saatlerde sofraya indirir. Kimi yerlerde kurutulmuş dut da tabaklara eklenir.

VAZGEÇİLMEZ BİR EFSANE: ÇEDENE KAHVESİ

Çedene kahvesi, Elazığ’da “Türk Kahvesi” olarak en çok tüketilen kahvedir. Elazığ ve yöresinde yetişen bir ağaçtan toplanan “Çedeneler”den yapılır. Birçok hastalığa da iyi gelen “Çedene Kahvesi” keyfine de damağına düşkün olanların vazgeçilmez bir içeceğidir. Atalarımızın da dediği gibi “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır”, hele bu çedeneyse…

HER ARANILANIN BULUNDUĞU BİR ALIŞVERİŞ

Elazığ,alışveriş konusunda isteyenlerin her aradığını hemen hemen bulabileceği bir şehirdir. Şehir merkezi’nden kapalı çarşısına, yöresel el ürünleri veyemeklerden Bakır Çarşısı’na kadar her türlü ürünü yerli yabancı kesime hitap etmektedir. İlde turistik olarak en çok satılan ürünler arasında “Orcik”, “Orcik Şekeri”, “Dut Unu”, “Çedene Kahvesi” ve “Buzdağı Şarabı” bulunmaktadır.

EL AZİZ ŞEHİR: ELAZIĞ’A YELKEN AÇIN

Ülkemizin doğusuna yolunuz düşerse eğer, Elazığ’ın tarihi sokaklarına, muhteşem Elâzığ Ovası manzarasıyla Harput’a, adeta baharat ve doğallık kokan Kapalı Çarşısı’na uğramadan geçmeyin derim. Her rengi bir arada bulunduran manzarasını, lezzetli yöresel yemeklerini, orciğini, çedene kahvesinin tadını ve cana yakın insanlarını tanımaya var mısınız? O halde hiç vakit kaybetmeden sizleri buraya bekliyoruz. Sağlıcakla, huzurla, neşeyle elbette her daim “Murat Ak Seyahat” ile kalın, hoşça kalın.

Not: Bu yazımızı; sevgili öğrencim Bülent Semih ÇİĞDEMLİ ile hazırladık. Ele aldığımız her konuyu, her bir ince detayı ile özenle seçtiğimiz görseller eşliğinde sizlere titiz bir çalışma ile aktarmaya çalışıyoruz. Çünkü bizim için kalite, bizim için sizler çok değerlisiniz. Seyahatte, kültürde, tarihte, sanatta her daim rehberiniz Murat Ak Seyahat olsun.

Yorum Yazın

İçeriğimiz ile ilgili değerlendirmelerinizi ve içeriğimize eklenmesini istediğiniz konular var ise lütfen yorum olarak iletiniz.

İçeriklerimizi diğer sosyal medya adreslerimizden takip edebilirsiniz.

(Mesaj için 255 karakter limiti bulunmaktadır.)