Sevgili okurlarım, yine bir gezi turuna başlamadan önce sizlere bulunduğum yeri tanıtmak isterim. Akdeniz’in kıyısında yer alan mavi ve yeşilin en güzel tonlarını yansıtan bir şehir; Mersin. Eminim sizlerde benim kadar merak ediyorsunuz. O zaman sizleri daha fazla merakta bırakmayalım ve Mersin turumuzu başlayalım.
KIYIYA ÇARPAN DALGALAR: KIZ KALESİ
Mersin Silifke’de, Mersin il merkezine yaklaşık 70 km mesafede olan bu efsanevi güzellik, hemen herkes için Akdeniz’de merak uyandıran gizemli ama bir o kadar da muhteşem güzellikte bir uğrak yeridir. Bu harikulade maviliğin ortasında yer alan Kız Kalesi’ne sandal ve bot gibi çeşitli deniz araçlarıyla ulaşabilirsiniz. Sizlere hemen şimdi bu büyüleyici güzelliği ile o kaleye hapsolan kızın hikayesinden bahsedeceğim.
MAVİNİN ESARETİ: KIZ KALESİ EFSANESİ
Mersin Silifke’de bir kral yaşarmış. Bu kral, bir kızı olsun diye sürekli dua edermiş. Sonunda bu kralın güzeller güzeli bir kızı olmuş. Bu güzel kız büyürken köye meşhur bir kahin gelmiş. Kral, bu haberi aldıktan sonra kızını kahine getirmiş ve geleceğini merak etmiş. Kahin, kızı görür görmez irkilmiş ve korkmuş. Fakat bunu krala hiç belli etmemiş. Daha sonra kral kızının geleceğinin nasıl olacağını sorduğunda kahin, kızın 19 yaşına girdiğinde bir yılan tarafından öldürüleceğini söylemiş. Kral, bu durum karşısında şok olmuş ve kara kara düşünmeye başlamış. Onu nasıl korusam diye düşünüp dururken aklına denizin ortasına bir kale yapmak gelmiş. Böylece yılan denizden geçemeyeceği için kızına da ulaşamayacakmış. Kral, denizin ortasındaki bu kalenin yapımını hemen başlatmış. Kalenin yapımı bittiğinde kızını ve birkaç hizmetlisini kaleye kapatmış. Aradan günler yıllar geçmiş ve kız nihayet 19 yaşına girmiş. Kızın canı bir gün üzüm istemiş. Saraydan kıza üzüm sepeti gönderilmiş. Ve ne hazindir ki hizmetliler üzüm toplanırken sepetin içine giren yılanı fark etmemiş. Kız, üzüm sepetini almış ve yemek için odasına çıktığında yılan, sepetin içinden çıkmış ve kızı öldürmüş. Bu yüzden kalenin adı o günden bu güne geçmiş zaman olur ki Kız Kalesi olarak anılagelmiş.
YER ALTINDAKİ NEFES: ASTIM MAĞARASI
Güzel okuyucularım yine Mersin’in Silifke ilçesindeki muhteşem güzelliği ve hastalıklara deva olmasıyla ünlü Astım Mağarası’nda bir nefes de biz alalım. Aşağıya indikçe havasının farklılığını ciğerlerinizde hissedeceğiniz bu muhteşem mağara, astım hastası ve nefes darlığı çeken insanlara şifa olup içini temizliyor. Bu doğa şifası, gözlerimizi de gönüllerimizi de mest etmekte, birçok hastalığın şifasına da vesile olmaktadır. Harikulade güzellik Astım Mağarası, silis minerallerinin birikmesiyle oluşmuştur.
ASTIM MAĞARASI’NDA BÜYÜLÜ MERDİVENLER
Astım Mağarası’nın içindeki merdivenlerden inerken bizleri sanatsal nitelikte olan estetik güzellikler karşılıyor. Göz kamaştıran Astım Mağarası’nda hepsi birbirinden güzel ve göz alıcı sarkıt ve dikitler yer alıyor. Bu coğrafi güzellik sadece yerli halka değil yurdumuzun ve dünyanın sayısız yerinden birçok ziyaretçiyi kendine çekiyor. Astım Mağarası, Nisan-Ekim aylarında 8.00-19.00 saatleri arasında Kasım ile Mart aylarında ise 8.00-17.00 saatlerinde ziyaretçilerini ağırlıyor. Mağaraya giriş ücreti ise 5 TL’dir. Yolunuz düşerse ki mutlaka düşmeli bu adeta doğa terapisi olan Astım Mağarası’na uğramadan gitmeyin.
ÖDÜL VE CEZANIN DÜNYADAKİ SİMGESİ: CENNET CEHENNEM MAĞARALARI (OBRUKLARI)
CENNET MAĞARASI
Sizlerle sıra dışı gezimizin bir parçası ve cennet cehennem isimleriyle hepimizi hem ürküten, hem de heyecanlandıran Mersin ilimizin Silifke ilçesinde yer alan Cennet-Cehennem gezimize başlayalım. Hem Cennet, hem Cehennem obruklarının girişleri sizleri korkutabilir. Çünkü her ikisi de tabiri caizse yerin 30 kat altındadır. Cennet Mağarası’na ulaşabilmek için 452 basamaktan inmeniz gerekir. Cennet Mağarası’na inerken o yemyeşil doğa harikası örtünün gözlerinizi kamaştıracağından eminim. Adeta kendinizi tıpkı mağaranın ismi gibi cennette hissedeceksiniz. Bu doğa harikası mağaranın oluşumu; yer altı suyunun yer altı mağara sistemini aşındırıp çökmesiyle gerçekleşmiştir. Cennete giden yolda 300 basamak indiğinizde Meryem Ana’ya ithafen oluşturulan Meryem Ana Kilisesi sizi hemen yan tarafta karşılayacaktır.
ÜRPERTEN GÜZELLİK: CEHENNEM MAĞARASI (OBRUĞU)
Cennet Obruğu ile aynı şekilde oluşan yer altındaki diğer muazzam bir doğa harikası Cehennem Obruğu’na girmek Cennet Obruğu’ndaki gibi maaleef mümkün olmamaktadır. Çünkü ağız çapı Cennet Obruğu’ndaki kadar geniş değildir. Fakat yukarıdan, balkon görüntüsü veren demir korkuluklardan Cehennem Obruğu’nun korkutucu ama bir o kadar da heyecan verici görüntüsünü izleyebilirsiniz. Her ne kadar Cehennem Obruğu’nun içine kadar inmesek de bu şaşırtıcı ve ürpertici güzelliği görmeden de yapamıyoruz.
HUZURUN SESİ: TARSUS ŞELALESİ
Mersin’e yaklaşık 28 km uzaklıkta olan insana huzur veren manzaranın, güzelliğiyle adeta insanı büyüleyen Tarsus Şelalesi’nin Tarsus’un oluşmasında büyük etkisi vardır. Mersin’in doğusunda bulunan Berdan Nehri’ne dökülen muhteşem güzellikteki Tarsus Şelalesi’nin nehre uzaklığı yaklaşık 5 kmdir. Tarsus Şelalesi’nin çevresinde lokantalar ve çay bahçelerinin bulunmasından dolayı Tarsus şehrimizin de gelişmesini sağlamıştır. Şelalenin insana huzur veren sesi ve özellikle müthiş yaz sıcaklarında adeta mentol etkisi oluşturan serinliği ile gidenlerin içini huzurla, keyifle, mutlulukla doldurur. Özellikle Tarsus’un müthiş yaz sıcaklarında şelalede ayaklarını ıslatan ziyaretçilerin ne kadar eğlendiklerini görmenizi isterim.
KİTABULLAH BİR NADİDE: ESHAB-I KEHF (YEDİ UYUYANLAR MAĞARASI)
Mersin’e yaklaşık 27 km uzaklıkta Tarsus ilçesinde yer alan ve Allah’a sığınan yedi gencin hikayesini gelin hep beraber öğrenelim. Yedi Uyurlar kıssası, insanları derinden etkileyen ve ürperten kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de geçen bir kıssadan ibarettir. Sözü geçen bu mağara hem müslümanlar ve hristiyanlar tarafından kutsal sayılmaktadır.
YEDİ GÜZEL ADAM: ESHAB-I KEHF EFSANESİ
Mitolojik sözde tanrılara olan inanışın git gide azaldığı dönemde tek tanrı inancından dolayı eziyet gören Hristiyan dinine mensup Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş gençleri putperestliği kabul etmedikleri için dönemin hükümdarının karşısına çıkarılırlar. Dönemin hükümdarı, onları paganizm inancına yani çok sayıdaki sözde tanrılı dinlerine inanmayı zorunlu kılmış inanmazlar ise onları öldürteceğini söyleyerek biraz zaman tanımış. Köpeklerini de yanlarına alan bu yedi genç ise öldürülmemek için bu mağarada saklanırlar. Bu yedi gence Allah tarafından 300 yıllık bir uyku verilmiştir. Nihayet sonunda biri uyanır ve şehre yiyecek almak için gittiğinde cebindeki paranın o döneme ait olmadığını fark eder. Çok eski döneme ait parayı fark edenler, gence parayı nerede bulduğunu ve kendilerini parayı bulduğu yere götürmesini söylerler. İlk uyanan genç, o mağarada altı kişinin daha olduğunu söyler. Daha sonra o gençle beraber mağaraya diğerlerini görmeye gelenler mağarada yedi kuşun tünediği yuvanın olduğunu görürler. Gizemli bir o kadar da enteresan kıssanın bahse konu olduğu mağaraya gelirken 15-20 merdivenden iniyoruz. Daha sonra Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından mağaranın hemen yanı başına yaptırılan mesciti de görüyoruz. Gelen ziyaretçiler bu kutsal mekanda hem ibadet ve dua ederler.
BİR TARİH BİR COĞRAFYA: KANLIDİVANE
Mersin’in Erdemli ilçesinde iki doğa harikasını bir arada barındıran bu şaheser, gezenleri kendisine hayran bırakıyor. Hem tarihi, hem de coğrafi güzelliği bir arada simgeleyen Kanlıdivane, tarihi kaynaklarda Kanytelleis olarak geçmektedir. Bir efsaneye göre Kanlıdivane ismini Roma dönemine kadar uzanan obruğun içine suçluların aşağıdaki hayvanlara yem edilmesinden dolayı almıştır. Hemen yanı başında Bizanslılara ait bir kilise bulunmaktadır. Obruğun duvarlarında insan kabartmalarıyla karşılaşıyorsunuz. Kanlıdivane’nin çevresinde Roma dönemine ait mezarlıklarda görülmektedir. Kanlıdivane’ye giriş ücreti 6 TL’dir. Sayısız esrarengiz hikayelere ve şaşırtıcı mimariye bir arada ev sahipliği yapan bu Kanlıdivane, hepimizin gezip görmesi gereken doğa güzellikleri içerisinde yer alıyor.
MİMARİNİN ZERAFETLE BULUŞMASI: HZ. MİKDAT (MUĞDAT) CAMİİ
Her ne kadar cumhuriyet döneminde yapılmış olsa da Osmanlı mimarisinin bir yansıması muhteşem bir eser Hz. Muğdat (Mikdat) Camisi, 6 minareden oluşuyor. Bu caminin diğer bir adı Hz. Mikdat Camisi’dir. Enfes mimarisiyle göz alıcı bir güzellikteki Hz. Muğdat Camisi, hizmete girdiğinde cumhuriyet döneminin en büyük ikinci camisi haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminin ilk büyük cami ise Ankara Kocatepe Camisi’dir. Cami, Osmanlı mimarisi tarzında inşa edilmiştir. Hz. Mikdat Camisi, konferans salonu, aşevi, kütüphane, sağlık ocağı ve diğer bölümleriyle külliye özelliği taşıyor. Hz. Mikdat Camisi’nin bahçe kısmında bu muhteşem camiye ismini veren Hz. Miktad’ın Türbesi yer alıyor. Hz. Mikdat, İslamiyet’e ilk inanan sahabelerdendir. Cami, ismini bu kutlu sahabeden, islamiyetin yayılmasına öncülük eden Hz. Mikdad’tan almıştır. Ziyaretçisi oldukça fazla olan Hz. Mikdat camisi olağanüstü güzellikteki hem iç, hem dış mimarisi ile dikkat çekmekte zerafetiyle beğeni ve ilgi toplamaktadır.
52 KATTAN AKDENİZ: METROPOL (52 KAT)
Mersin şehir merkezini gezerken dikkat çekmemesi imkânsız olan bir yapıyla karşılaşıyoruz. Mersin Çarsı’nın tam içinde hem metropol, hem de 52 kat dedikleri bu bina, günümüzde bir otelden ibaret. Bina, 176 metre olup hem dağa hem de denize bakan manzarasıyla adeta sizi büyülüyor. Binanın inşası 1983’te başlayıp 1987 tarihinde bitirilmiş. Yerli ve yabancı turistlerin oldukça ilgi duyduğu yaygın adıyla Mersin Metropol binası, el değiştirdiği için yeni ismi Radisson Blue olarak değiştirilmiş.
ETİN EN GÜZEL HALİ: TANTUNİ
Sevgili gezginlerim sıra damaklarımızı şenlendirmeye geldi. Mersin’in damak tadına hitap eden en popüler ve en lezzetli efsanelerinden biri tantuniyi sizlerle buluşturalım. Tantuni, hem et hem de tavuk ile yapılabiliyor. Ancak Mersin’in yerli halkı genelde et tantuniyi tercih ediyor. Özel tavasında yağ ile kavrulan bu et, ekmeğin içinde diğer nevalelerle buluşturulup servise sunuluyor. Enfes lezzet tantuninin yanında turşu ve limon olmazsa olmaz haline gelmiş. Tantuni, eşsiz lezzetinden dolayı insanların tadına doyamadığı çok özel ve sıra dışı bir lezzet.
ÇÖVEN OTUNUN HİKAYESİ: KEREBİÇ
Mersin’in bir diğer gözdesi, sıra dışı efsanelerinden kerebiçi tanıyalım. Çevre halkının yoğun ilgi duyduğu kerebiç, irmikten yapılıyor ve arasına ya Antep fıstığı ya da ceviz konuluyor. Üzerine dökülen kerebiçe asıl tadı veren bu beyaz köpük ise çöven kökü bitkisinin bir gün bekletilmesinin ardından belli bir süre kaynatılması ve yeşil renkli suyunun sürekli çırpılması sonucunda bu rengi alıyor. Farklı ve bir o kadar da güzel olan harikulade bu lezzet kerebiç, ülkemizin pek çok bölgesinde maalesef pek bilinmiyor. Genelde kerebiç, yöre halkının keyifle yaptığı zevkle yediği bir tatlı çeşidi haline gelmiş
HAVUÇ VE HİNDİSTAN CEVİZİNİN ENFES BULUŞMASI: CEZERYE
Damaklarınızı bayram ettirecek Mersin mutfağı bu sefer de cezerye ile karşınızda. Cezerye, havucun haşlanmasının ardından bu haşlamaya tercihe göre bisküvi, ceviz veya Antep fıstığı eklenip karıştırılmasından meydana geliyor. Borcama yayılan bu harikulade lezzet, bıçak ile kare şeklini alacak biçimde kesiliyor. Eşsiz damak tadı cezerye, en son Hindistan cevizine bulanıp servise sunuluyor. Özellikle bayramlarda tercih edilen cezerye, tadına bakanların doyamadığı bir Hindistan cevizi şöleni.
AKDENİZ İKLİMİNİN ŞAHESERİ: ANAMUR MUZU
Gezgin okuyucularım Mersin, sadece eşsiz lezzetteki yemek ve tatlılarıyla değil meyveleriyle de ülkemizin dikkat çeken bir şehridir. Mersin’de Akdeniz ikliminin hâkim olmasıyla beraber muzun yetişeceği harikulade bir ortama sahiptir. Özellikle Mersin’in Anamur ilçesine göz gezdirdiğimizde genelde muz yetiştiriciliğinin hâkim olduğunu görüyoruz. Muzun yetiştiği ortamda yüksek derecede nem ihtiyacı da olduğu için Anamur, muz yetiştiriciliğinde ülkemizde artık marka haline gelmiş durumdadır. Hemen hemen herkesin karşı koyamayacağı bu meyve, Anamur’dan tüm Türkiye’ye dağıtılıyor. Hatta birçoğumuz pazarda veya manavda Anamur muzu yazısını görünce daha bir iştahla satın alma isteğimiz canlanmaktadır.
KIRMIZININ EN ÖZEL TONU: SİLİFKE ÇİLEĞİ
Kırmızının hâkim olduğu bu enfes lezzetteki meyve, yazları asla karşı koyamadığımız bir tat. Aslında çilek hemen hemen Türkiye’nin her yerinde yetiştirilmeye müsait bir meyve. Ancak aynı zamanda yoğun güneş isteyen bir bitki olduğu için özellikle Mersin’in Silifke ilçesi çilek üretiminde ön sıralarda yer alıyor. Özellikle yaz mevsiminde tüm Silifke boyunca yol kenarlarında küçük kasalarda seyyar biçimde çilek satanlar oldukça dikkat çekiyor.
SAHİLİN İNCİSİNE GÜZEL MERSİN’E VEDA
Sevgili okurlarım, bir gezi yazımızın daha sonuna geldik. Mersin’i kadim tarihi, muhteşem doğası ve birbirinden zengin kültürel özellikleriyle ele aldık. Bize ev sahipliği yapan bu sıcak memleketten, güzel Mersin’den can Mersin’den sizlere sevgilerimi sunuyorum. Gelip görmeyenlere kesinlikle tavsiye edeceğim harika bir yer burası. Sizlere bu satırları deniz kenarında içeceğimi yudumlarken yazıyorum. Hemen hepimizin karşı koyamayacağı eşsiz güzellikteki bir manzaradan, bir Mersin klasiğinden selamlarımı yolluyorum. Sağlıcakla, sevgiyle, huzurla, güzelliklerle en önemlisi hep Murat Ak Seyahat’te kalın, hoşçakalın.
Youtube Kanalımız: https://www.youtube.com/channel/UCJ6rBjtwKL1qiuAph_BMU8g
Facebook Sayfamız: https://www.facebook.com/muratak2288/
Facebook Grubumuz: https://www.facebook.com/groups/1379770878706637/
Instagram Sayfamız: https://www.instagram.com/gezgindocent/